DEVAM: 36- ALLAH
TEALA'YA İMAN ETMENİN AMELLERİN EN FAZİLETLİSİ OLDUĞUNU BEYAN BABI
137 - (85) حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة.
حدثنا علي بن
مسهر عن
الشيباني، عن
الوليد بن
العيزار، عن
سعد بن إياس
أبي عمرو
الشيباني، عن
عبدالله بن
مسعود؛ قال: سألت
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم أي العمل
أفضل؟ قال
"الصلاة
لوقتها" قال
قلت: ثم أي؟
قال "بر
الوالدين"
قال قلت: ثم
أي؟ قال
"الجهاد في
سبيل الله"
فما تركت
أستزيده إلا
إرعاء عليه.
[:-248-:] Bize Ebu Bekir b. Ebî Şeybe rivayet etti. (Dediki): Bize
Aliy b. Müshir, Şeybâni'den, o da el-Velid b. el-Ayzar'dau o da Sa'd b. İyâs
Ebu Amr Şeybâni'den, o da Abdullah b. Mes'ud'dan naklen rivayet etti. İbn-i Mes'ud şöyle demiş:
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'e: En faziletli amel hangisidir, dedim. O: "Vaktinde
kılınan namazdır" buyurdu. Sonra hangisidir, dedim. O: ''Anne babaya
iyilik yapmaktır" buyurdu. Sonra hangisidir, dedim. O: ''Allah yolunda
cihaddır" buyurdu. Ona daha fazlasını sormayı ancak ona acıdığım için
bıraktım.
Diğer tahric: Buhari,
504, 2630, 5625, 7096; Tirmizi, 173; Nesai, 609, 610; Tuhfetu'l-Eşraf, 9232
138 - (85) حدثنا
محمد بن أبي
عمر المكي.
حدثنا مروان
الفزاري.
حدثنا أبو
يعفور، عن
الوليد بن
العيزار، عن أبي
عمرو
الشيباني، عن
عبدالله بن
مسعود، قال قلت: يا نبي
الله! أي
الأعمال أقرب
إلى الجنة؟
قال "الصلاة
على
مواقيتها"
قلت: وماذا يا
نبي الله؟ قال
"بر
الوالدين"
قلت: وماذا يا
نبي الله؟ قال
"الجهاد في
سبيل الله".
[:-249-:] Bize Muhammed b. Ebî Ömer el-Mekki rivayet etti. (Dedi
ki): Bize Mervân el-Fezân rivayet etti. (Dediki): Bize Ebu Ya'fur, el-Velid b.
el-Ayzâr'dan, o da Ebu Amr Şeybânî'den, o da Abdullah
b. Mes'ud'dan naklen rivayet etti. Şöyle demiş:
Ey Allah'ın Nebisi hangi
amel cennete daha yakın(laştırıcı)dır dedim. O: "Vakitlerinde kılınan
namazdır" buyurdu. Ben:
Başka hangisidir ey
Allah'ın Nebisi, dedim. O: ''Anne babaya iyiliktir" buyurdu. Ben: Başka
hangisidir ey Allah'ın Nebisi, dedim. O: ''Allah yolunda cihaddır"
buyurdu.595
Diğer tahric: Buhari,
504, 2630, 5625, 7096; Tirmizi, 173; Nesai, 609, 610; Tuhfetu'l-Eşraf, 9232
139 - (85) وحدثنا
عبيدالله بن
معاذ العنبري.
حدثنا أبي. حدثنا
شعبة، عن
الوليد بن
العيزار؛ أنه
سمع أبا عمرو
الشيباني قال:
حدثني صاحب
هذه الدار
(وأشار إلى
دار عبدالله)
قال: سألت
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم: أي
الأعمال أحب
إلى الله؟ قال
"الصلاة على
وقتها" قلت: ثم
أي؟ قال "ثم بر
الوالدين"
قلت: ثم أي؟
قال "ثم الجهاد
في سبيل الله"
قال: حدثني
بهن، ولو استزدته
لزادني.
[:-250-:] Bize Ubeydullah b. Muâz el-Anberi rivayet etti. (Dedi ki):
Bize babam rivayet etti. (Dedi ki): Bize Şu'be, El-Velid b. el-Ayzâr'dan
rivayet etti kî, el-Velid, Ebu Amr Eş-Şeybânîden dinlemiş. Ebu Amr: Bana şu
evin sahibi rivayet etti; (diyerek Abdullahın hanesine işaret etmiş') Abdullah şöyle demiş:
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'e: Allah'ın en sevdiği amel hangisidir, dedim. O:
"Vaktinde kılınan namazdır" buyurdu. Sonra hangisidir dedim. O:
"Sonra anne babaya iyiliktir" buyurdu. Sonra hangisidir dedim. O:
''Allah yolunda cihaddır" buyurdu.
(Abdullah b. Mes'ud):
Bunları bana tahdis etti. Eğer ona daha fazlasını sorsaydım, o da bana daha
fazlasını da söyleyecekti, dedi.
(85) حدثنا
محمد بن بشار.
حدثنا محمد بن
جعفر. حدثنا
شعبة بهذا
الإسناد،
مثله. وزاد:
وأشار إلى دار
عبدالله، وما
سماه لنا.
[:-251-:] Bize Muhammed b. Beşşâr rivayet etti. (Dedi ki): Bize
Muhammed b. Ca'fer rivayet eyledi. (Dedi ki): Bize Şu'be bu isnadla bu hadisin
mislini rivayet etti; ve «Abdullahın evine işaret etti amma onun adını bize
söylemedi.» cümlesini ziyade eyledi.
140 - (85) حدثنا
عثمان بن أبي
شيبة. حدثنا
جرير عن الحسن
بن عبيدالله،
عن أبي عمرو
الشيباني، عن
عبدالله، عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم قال: "أفضل
الأعمال (أو
العمل) الصلاة
لوقتها، وبر الوالدين".
[:-252-:] Bize Osman b. Ebu Şeybe rivayet etti. (Dediki): Bize
Cerir, el-Hasen b. Ubeydillâh'dan, o da Ebu Amr eş-Şeybânî'den, o da Abdullah'dan, o da Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den
naklen onun :
"Amellerin -yahut
amel türünün- en faziletIisi vaktinde kılınan namaz ve anne babaya iyiliktir.
"
244 – 252
DAVUDOĞLU ŞERHİ İÇİN buraya tıklayın
NEVEVİ ŞERHİ (244-252 numaralı hadisler): Bu baptaki hadisler: "Ebu Hureyre (224, 245), Ebu Zerr (246, 247)
ve Abdullah b. Mesud (248-252) (r.a.um)'dan rivayet edilmiştir. (Sahabi) dedi
ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)' e: "Amellerin en faziletlisi
hangisidir" diye soruldu. O: ''Allah'a imandır" buyurdu. Sonra
hangisidir diye soruldu. O: ''Allah yolunda cihaddır" buyurdu. Sonra
hangisidir soruldu. O: "Mebrur bir hacdır" buyurdu.
Bir
başka rivayette, Nlah'a ve Resulüne imandır. Bir diğer rivayette, Nlah'a iman
ve onun yolunda cihaddır, şeklindedir. "(Hürriyetine kavuşturmak için) en
faziletli köle hangisidir, dedim. O: "Sahiplerine göre daha nefis olanları
ve daha pahalı olanları" buyurdu. Ben: Yapamayacak olursam dedim. O:
"Bir iş yapan bir kimseye yardımcı olursun ya da yapamayan yerine sen
yaparsın" buyurdu ... "Çünkü bu senin kendine bir sadakandır"
buyurdu. ez-Zührl'nin rivayetinde ise (elif, lam ile) "iş yapana yardım
edersin yahut yapamayan adına yaparsın" şeklindedir.
Bir
başka rivayette: En faziletli am el hangisidir, sorusuna: "Vaktinde
kılınan namazdır" buyurdu. Sonra hangisidir, dedim. O: ''Anne babaya
iyiliktir" buyurdu. Sonra hangisidir dedim. O: "Allah yolunda
cihaddır" dedi. (2/73) Ona daha fazla soru sormayı ona acıdığım için
bıraktım. Diğer rivayette: Ona daha fazlasını sorsaydım, o da bana daha
fazlasını söyleyecekti, denilmektedir.
Bir
başka rivayette: Cennete daha çok yakın{laştırıcı) amel hangisidir. Allah
Rasulü: Vakitlerinde kılınan namazdır buyurdu. Sonra hangisidir dedim. O, anne
babaya iyiliktir buyurdu. Sonra hangisidir dedim. O, Allah yolunda cihaddır
buyurdu. Diğer rivayette de: Amellerin en faziletlisi vaktinde kılınan namaz ve
anne babaya iyilik yapmaktır, şeklindedir.
Bunlar
hadis metinlerinin lafızlarıdır.
Rical
isimlerine gelince, bu başlıkta Ebu Hureyre, Ebu Zerr, Mansur b. Ebu Müzahim, İbn
Şihab, Said b. el-Müseyyeb, Ebu'r-Rabi' ez-Zehranı, Ebu Muravih ve
eş-Şeybani'den, o Velid b. el-Ayzar'dan, o Sa'd b. Iyas Ebu Amr eş-Şeybani'den
ve ayrıca Ebu Ya'fur geçmektedir.
Hadislerin
Lafızları İle İlgili Açıklamalar: "Mebrur hac" Kadı lyaz (rahimehullah)
dedi ki: Şemir dedi ki: Bu hiçbir günahın kendisine karışmadığı hacdır.
Yeminini bozmayacak olursa, aynı şekilde satışında aldatmayacak olursa da bu
kök kullanılır. Mebrurun kabul edilen anlamında olduğu da söylenmiştir.
el-Harbi dedi ki: Be harfi ötreli olarak: "Cr. ~) Haccın mebrur
olsun" denilir. Be harfi fethalı olarak da: "(~ .uı\..r.) Haccını
Allah mebrur kılsın" denilir. Haccın makbul ve ecir kazanmış olarak dönmüş
olasın (anlamında bir dua)dır.
Hadis-i
şerifte de: "Mebrur hac, yemek yedirmek ve güzel söz söylemektir"
buyurulmuştur. Buna göre bu da güzel iş yapmak demek olan am el türündendir.
Anne babaya ve müminlere bin ile (iyilikle) davranmak da buradan gelmektedir.
Mebrurun yüce Allah için ihlasla ve doğrulukla yapılan amel anlamında olması da
mümkündür. Kadı lyaz'ın açıklamaları burada sona ermektedir.
Mebrur
hac
Kabul
edilen hacdır, diyenlerin açıklamaları bir amelin kabul olduğu bilinemez
gerekçesi ile açıklanması zor görülebilir. Bunun cevabı da hacdan sonra daha
çok hayır yapması kabulün alametlerindendir, diye verilmiştir.
"Sahiplerine
göre en değerli olanları" daha üstün ve daha iyi kabul edilenleri
demektir. Esmaı "nefis bir mal" ifadesi beğenilen mal demektir.
Allah
Rasulünün: "Bir iş yapan kimseye yardım yapamayana sen yaparsın"
buyruğunda geçen "el-ahrak: bir iş beceremeyen, bir sanat sahibi olmayan,
iş yapamayan" demektir. Herhangi bir sanatı olmayan bir erkek için
"ahrak", kadın için de "harka" denilir. Eğer adam maharetli
bir sanatkar ise "raculün sana''', kadın için de "imraatun
sanna" denilir. Rivayetlerin birinde "bir iş yapan" anlamındaki
lafız elif, lam'sız geldiği halde diğerinde elif, lam'lı olarak "sa'na':
iş yapan" şeklinde gelmiştir. Her iki rivayette sanattan gelmek üzere sad
harfi ile rivayet edildiği gibi, kaybolmak demek olan (t..~I)'den gelen bir
kelime olarak "daı" olarak da rivayet edilmiştir. Ancak alimlere göre
sahih olan sad harfi ile rivayetidir fakat dat ile rivayet daha çoktur.
Kadı
Iyaz (rahimehullah) dedi ki: Bu lafızda bizim Hişam yoluyla rivayetimiz ilk
olarak dat harfi iledir. Dolayısıyla bu lafız muayyen olarak (WW) kaybolmuş
lafzıdır. Diğer rivayette de bu şekildedir. Buna göre bizim Müslim'den bize
kadar ulaşan bütün rivayet yollarımızda Hişam ve ez-Zührı yoluyla gelen hadis
muayyen olarak bu lafızia gelmiş bulunmaktadır. Ancak Ebu'l-Feth eşŞaşi'nin,
Abdulgafir el-Farisi'den rivayeti müstesnadır. Hocamız Ebu Bahr bize
kendisinden her iki yerde de sad harfi ile tahdis etmiştir. Bir iş yapamayan
anlamındaki "el-ahrak"ın karşıtı olması bakımından doğru ifade bu
olmalıdır.
Anlam
itibariyle kaybolmuş birisine yardımcı olmak doğru olsa bile burada rivayet
Hişam'dan sad harfi ile (sani': iş yapan şeklinde) sahih olarak gelmiştir. Biz
bunu Buhari'nin Sahihinde de böylece rivayet etmişizdir.
İbnu'l-Medini
dedi ki: ez-Zühri de bunu sanat sahibi anlamında sad harfi ile "es-
sani'" diye rivayet etmektedir. Alimlerin görüşlerine göre bu kelimeyi dat
harfi ile kaybolmuş anlamında tashif yapıp değiştiren Hişam'dır. Darakutni de
Ma'mer'den naklen dedi ki: ez-Zührı, Hişam tashif yapmıştır, derdi. Darakutni
dedi ki: Hişam'ın rivayetinde: "Bir iş yapana yardım edersin" lafzı
sad ve nun iledir. İki hafız Ebu Amir el-Abderi ile Ebu'l-Kasım b. Asakir' in
asıllarında da böyledir. Esasında sahih olan da budur fakat Hişam b. Urve'nin
rivayetinde böyle değildir. Onun rivayetinde bu kelime (iş yapan anlamındaki
sani' kelimesi) dat iledir. Müslim'in bundan başka yoldan gelen rivayetinde
Hişam'ın bu rivayeti bu şekilde kaydedilmiştir. ez-Zührl'den gelen diğer rivayette
ise "iş yapana yardım edersin" rivayeti ise sad iledir, bu da aynı
şekilde ez-Zühri'den mahfuz olarak gelmiştir. Hişam'ın da tashif yaptığını
ifade ederdi. (İbnu's-Salah devamla) dedi ki: Kadı Iyaz da (2/75) bunun
Müslim'in kitabını rivayet edenlerin naklettiği üzere ez-Zührl'nin rivayetinde
dat ile olduğunu, bundan tek istisnanın Ebu'l-Feth es-Semerkandi'nin ki
olduğunu zikretmektedir. (İbnu's-Salah) dedi ki: Fakat durum bizim Müslim'in
kitabı ile ilgili asıllarımızın rivayetinde onun naklettiği şekilde değildir.
Hepsinde ez-Zühd'nin rivayetinde sad ile kayıtlı bulunmaktadır. Allah en iyi
bilendir.
''Ana
babaya iyilik" onlara iyilikte bulunmak, onlara güzel davranmak, onları
memnun edecek işler yapmak demektir. Sahih hadiste belirtildiği üzer~ onların
arkadaşlarına iyilik yapmak da bunun kapsamı içerisindedir: "Şüphesiz ki
bir kimsenin babasının sevdiği kimseleri gözetmesi, iyiliğin en iyilerindendir.
" Birr (iyilik)in zıttı ise 'ukuk (kötü davranmak) dur. Yüce Allah'ın
izniyle biraz sonra bunun da açıklaması gelecektir. Dilciler der ki: Birr ile
davranan iyi kimseye "berr ve barr" denilir. Berr'in çoğulu da ebrar,
barr'ın çoğulu ise berere diye gelir.
"Ona
acıdığım için daha fazla sormayı bıraktım." Onu daha çok yormamak için,
ona ağır gelmemesi için, ona şefkatimden böyle yaptım, demektir. Allah en iyi
bilendir.
Ricalinin
isimlerine gelince, Ebu Hureyre'nin adı sahih olan görüşe göre Abdurrahman b.
Sahr'dır. Açıklaması daha önce geçti. Ebu Zerr'in adı hakkında ihtilaf
edilmiştir, daha meşhur olan Cündüb (Cündeb de söylenebilir) b. Cunade
olduğudur. Adının Bureyr olduğu da söylenmiştir.
Mansur
b. Ebu Muzahim'in isminde "Muzahim" ze ve ha iledir. Buhari ve
Müslim'in Sahihlerinde bu surette bulunan bütün isimler bu şekilde za ve ha ile
"Muzahim" şeklindedir. İsim olarak re ve cim ile "Muracim"
ismi de geçmektedir ki el-Avvam b. Muracim bunlardan birisidir. Burada geçen
Mansur'un babasının künyesi olan Ebu Muzahim'in adı ise Beşir'dir.
İbn
Şihab daha önce birkaç defa geçmişti. Adı Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b.
Abdullah b. Şihab'dır.
İbnu'l-Museyyeb
de aynı şekilde birkaç defa geçmişti. Meşhur olanın Müseyyeb'in ye harfinin
fethalı olduğudur. Kesreli okunduğu da söylenmiştir. Ebu'r-Rabi ez-Zehranl'nin
adı daha önce geçtiği gibi Süleyman b. Davud'dur.
Ebu
Muravih' e gelince, İbn Abdilberr dedi ki: Sika olduğunu icma ile kabul
etmişlerdir ama ismine vakıf olunmamıştır. İsmi künyesidir. Şu kadar var ki
Müslim b. el-Haccac onu et-Tabakat'ında sözkonusu etmiş ve adı Sad'dır
demiştir. Künyeler arasında onu sözkonusu ettiğinde ise adını zikretmemiştir.
Nispeti itibariyle el-Gıfari olduğu söylendiği gibi, el-leysi olduğu da
söylenir. Ebu Ali el-Gass2mi ise el-Gıfari sonra el-leysi nispetlidir.
Velid
b. el-Ayzar'dan rivayet nakleden eş-Şeybani'ye gelince, bu da Ebu İshak
Süleyman b. FeyrCız el-KCui'dir.
Ebu
Ya'fur'un adı Abdurrahman b. Ubeyd b. Nistas es-Sa'lebi eı-Amiri elBekkari'
dir. el-Bikari diye de söylenir. el- Bekkari el-KCıf! de söylenir. "Nistas"
ismi munsarıf değildir.
Burada
geçen Ebu Ya'fur, "el-Asğar" vasıflıdır. Yine Müslim bunu aynı
şekilde RükCıda tatbik babında da zikretmiş bulunmaktadır. Diğer kaynakların
ravileri arasında ise Ebu Ya'fur el-Ekber el-Abdi el-KCıfi vardır. Tabiindendir,
adı Vakid'dir (2/76). Vakdan olduğu da söylenmiştir. Müslim de bunu aynı
zamanda Vitir namazı babında zikretmiş, isminin Vakid, lakabının da Vakdan
olduğunu belirtmiştir. Yine kaynaklarda Ebu Ya'fur diye anılan üçüncü bir şahıs
daha vardır ki bunun da adı Abdurrahman b. Ya'fur el-Cu'f! el-Basri' dir.
Kendisinden Kuteybe, Yahya b. Yahya ve daha başkaları rivayet nakleder. Burada
Ya'fur'un adı geçen üç babası da sikadır.
Velid
b. el-Ayzar'ın adı ise ayn harfi elif'ten önce ze sonrasında da re iledir.
Müslim
(rahimehullah)'ın (247): "Bize Ma'mer, ez-Zühri'den haber verdi...
Ebu
Muravih'den, o Ebu Zerr'den" senedinde isnad inceliklerinden bir incelik
bulunmaktadır. O da bu senette tabiinden biri diğerinden rivayet nakleden dört
tabiinin bir arada bulunmasıdır. Bu dört kişi de ez-Zühri, Habib, Urve ve Ebu
Muravih' dir. Bunlardan ez-Zühri, Urve ve Ebu Muravih tanınan tabiin
şahsiyetlerdir. Urve'nin azatlısı Habib'e gelince o da Ebu Bekr es-Sıddık
(r.a.)'ın kızı Esma (r.anha)'dan rivayet nakletmiştir. Muhammed b. Sa'd dedi
ki: Urve'nin azatlısı olan bu Habib Umeyye oğulları yönetiminin son
zamanlarında vefat etmiştir. Dolayısıyla bununla birlikte Esma' dan da rivayet
nakletmiş olmasının zahirinden anlaşıldığı üzere o hem Esma'ya yetişmiştir, hem
de ondan başka diğer sahabilere de yetişmiştir. Böylelikle tabiinden olur.
Allah en iyi bilendir.
Hadislerin
Anlamları ve Fıkhi Hükümleri
Bu
hadislerin bu anlamda gelmiş diğer hadislerle birlikte anlaşılmaları zor
gelebilir çünkü Ebu Hureyre'nin rivayet ettiği hadiste en faziletli amelin,
Allah'a iman sonra cihad sonra hac; Ebu Zerr'in rivayetinde iman ve Cihad, İbn
Mesud'un rivayetinde namaz sonra anne babaya iyilik sonra cihad olduğunu
sözkonusu etmiştir. Daha önce Abdullah b. Amr'ın rivayet ettiği hadiste de: "İslam'ın
hangi ameli hayırlıdır" sorusuna Allah Rasulü: "Yemeği yedirmen,
tanıdığın ve tanımadığın herkese selam vermendir" buyurduğu geçmişti. Ebu
Musa ve Abdullah b. Amr'ın rivayet ettikleri hadiste: Müslümanların hangisi
hayırlıdır sorusuna da: "Müslümanlann dilinden ve elinden esen kaldığı
kimsedir" buyurmuştur.
Osman
(r.a.)'dan rivayet edilen sahih hadiste de: "En hayırlınız Kur'an'ı
öğrenen ve onu öğretendir" ve buna benzer sahihte pek çok hadis daha
vardır.
İlim
adamları bu hadislerin bir arada nasıl anlaşılacağı hususunda ihtilaf
etmişlerdir. Pek büyük imam Ebu Abdullah el-Halim! eş-Şafii, hocası imam ve
büyük ilim adamı sağlam dirayetli Ebu Bekr el-Kaffal el-Şaşi el-Kebir' den -ki
bu bizim mezhebimize mensup Horasanlı müteahhir alimlerimizin kitaplarında adı
geçen el-Kaffal es-Sağir el-Mervezi'den başka birisidir- naklederek el-Halimi
şunları söylemektedir: el-Kaffal benim çağının alimleri arasında karşılaştığım
en alim kişidir. O bu gibi hadisleri iki şekilde anlamıştır:
1-
Bu durumların ve kişilerin farklılıklarına göre verilen farklı cevaplardan
ibarettir. Çünkü eşyanın en hayırlı olanı budur, denilmekle birlikte bütün
yönlerden, bütün durumlarda ve şahıslar için her şeyin en hayırlısının o olduğu
kastedilmeyebilir. Aksine bu hayırlılık kimi halde ve durumda böyle olsa da
başkalarında böyle değildir. Buna da çeşitli rivayetleri tanık olarak
göstermiştir. Bunlardan birisi İbn Abbas (r.a.)'ın rivayet ettiği Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in şu buyruğudur: "Hac etmemiş kimse için
bir defa hac etmek kırk gazaya katılmaktan üstündür. Hac etmiş kimse için de
bir gazaya katılmak kırk defa hac etmekten üstündür."
2-
Bundan amellerin en faziletlilerinden birisi yahut en hayırlılarından birisi
yahut sizin en hayırlılarınızdan birisi şunu yapandır demek olabilir. Burada
kastedilmekle birlikte "kişi" lafzı hazfedilmiştir. Nitekim filan
kimse insanların en akıllı ve en faziletli olanlarıdır. (2/77) denilmekle
birlikte en akıllılarından ve en faziletlilerinden olan kimse kastedilir. İşte
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "En hayırlınız ailesine en
hayırlı olanınızdır" buyruğu da bu türdendir. Böyle bir kimsenin kayıtsız
ve şartsız olarak insanların en hayırlısı olamayacağı bilinen bir husustur.
Alim bir kimseye insanlar arasında en az rağbet gösterenler onun komşularıdır,
sözleri de bu türdendir. Halbuki başkaları arasında kendisine alimden daha da
az rağbet gösterenler de olabilir. el-Kaffal (rahimehullah)'ın sözleri burada
sona ermektedir.
Bu
ikinci açıklamaya göre iman kayıtsız ve şartsız olarak amellerin en faziletlisi
olur, diğerleri ise amellerin ve hallerin en faziletlileri arasında olmak
bakımından birbirlerine eşit olurlar. Bundan sonra ise birinin diğerine
üstünlüğü buna delil olan delaletlerle anlaşılır ve durumların ve şahısların farklılığına
göre de farklılık gösterir.
Soru:
Bu rivayetlerin bazılarında en faziletlileri şudur sonra şudur denilerek
"sonra" lafzı getirilmiştir. Bu laflZ ise sıralamayı bildirmek için
kullanılır.
Cevap:
Burada "sonra" lafzı sözkonusu edilişIerindeki bir sıralama içindir.
Yüce Allah'ın: "O sarp yokuşun ne olduğunu sen nereden bileceksin? O kul
azad etmektir yahut açlığın çok olduğu bir günde yemek yedirmektir. Akrabalığı
olan bir yetime yahut topraklara düşmüş bir yoksula. Bundan sonra da iman edenlerden
... olmasıdır." (el-Beled, 12-17) Bilindiği gibi burada "sonra"
iman fiilinin sırasını anlatmak için değildir. Nitekim yüce Allah bir başka
yerde şöyle buyurmaktadır: "Deki: Gelin, Rabbinizin size neleri haram
kıldığını okuyayım: Ona hiçbir şeyi ortak koşmayın, anaya babaya iyilik edin,
yoksulluk endişesinden dolayı çocuklarınızı öldürmeyin ... " (En'am,
151-153) buyurduktan sonra: "Sonra biz Musa'ya kitabı verdik." (En'
am, 154) buyurmaktadır. Yüce Rabbimizin: '1\ndolsun ki sizi yarattık, sonra
size şekil verdik sonra da meleklere: Adem'e secde edin dedik." (!\raf,
11) buyruğu da böyledir. Bunun benzerleri pek çoktur. Yine bu hususta şu beyiti
de örnek gösterirler:
"Sen
efendi ve baş olana sonra babası baş olana Sonra bundan önce dedesi de baş
olana deki:" Kadı Iyaz da bu gibi hadislerin bir arada iki türlü
anlaşılabileceğini sözkonusu etmiştir:
1-
Bunların biri az önce naklettiğimiz iki yoldan birincisine yakın bir
açıklamadır. Şöyle diyor: Durumların değişmesi dolayısıyla verilen cevap da
farklılık göstermiştir, diye açıklanmıştır. Bu sebeple o her bir gruba
kendileri için ihtiyaç olan şekilde cevap vermiştir yahut henüz
tamamlamadıkları ve ona dair bilginin kendilerine ulaşmadığı hususları
söylemiştir.
2-
Cihadı haccın önüne geçirmesinin sebebi İslam'ın ilk dönemlerinde İslam
düşmanları ile savaşıldığı ve İslam'ın üstün gelmesi için gayret gösterilmesi
gerektiği bir zamanda bulunulmasından dolayı idi. et-Tahrir sahibi bu ikinci
açıklamayı sözkonusu etmiş, ayrıca bir başka açıklama daha dile getirerek
"sonra" bir sıralamayı gerektirir fakat bu Arap dilbilginleri ve usul
alimleri nezdinde şaz bir görüştür, demiştir.
Sonra
et-Tahrir sahibi şunları söyler: Doğrusu bunun, savaşa mecbur eden bir halolan
düşmanın saldırması ve umumi seferberlik zamanındaki cihad hakkında
yorumlanmasıdır. İşte böyle bir zamanda cihad herkese farzdır. Durum böyle
olduğuna göre elbette hacca göre cihadın öne alınması ve daha çok teşvik
edilmesi gerekir çünkü cihadda Müslümanların genel masIahatı vardır. Ayrıca
böyle bir durumda cihad hacdan farklı olarak farz-ı ayndır ve yapılması gereken
zamanı da sınırlıdır. Allah en iyi bilendir.
(244)
"Ona, hangi am el daha faziletlidir, diye sorulunca, O: ''Allah'a ve
Rasulüne imandır" buyurdu." Bu cevapla amelin iman hakkında kullanılacağını
ve amel ile imanın kastedilebileceğini açıkça ifade etmektedir. Allah en iyi
bilendir. Burada sözü edilen iman kendisiyle İslam dinine girilen imandır. Bu
ise kalbiyle tasdik ve şaha.det kelimelerini söylemektir. Tasdik etmek kalbin
amelidir, söylemek ise dilin amelidir. Burada diğer organlarla yapılan ameller
imanın kapsamına girmez. Oruç, namaz, hac, cihad ve benzeri ameller gibi.
(2/78) Çünkü cihadı ve haccı da ayrıca sözkonusu etmiş bulunmaktadır. Ayrıca
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'de: ''Allah'a ve Rasulüne
imandır" diye cevap vermiştir. Ameller ile ilgili olarak ise bu
söylenemez. Bununla beraber böyle olması sözü geçen am ellere iman adının
verilmesine de engel değildir, bunun delillerini de daha önceden açıklamış bulunmaktayız.
(246)
Köleler ile ilgili olarak "sahiplerine göre en değerlileri ve en pahalı
olanları" buyruğundan kasıt -Allah en iyi bilendir- şudur: Eğer tek bir
köleyi hürriyetine kavuşturmak istiyorsa bu böyledir fakat mesela bin dirhemi
bulunup, onunla daha az değerli iki köle de alabilir, değerli tek bir köle de
alabilir. Bu durumda iki köle -kurbanlıktakinin aksine- daha faziletlidir çünkü
semiz bir koyunu kurban etmek ondan daha az semiz iki koyun kurban etmekten
daha faziletlidir. Mezhep alimlerimizden Beğavi (rahimehullah) et-Tehzib'de bu
iki meseleyi benim de kaydettiğim şekilde zikrettikten sonra şöyle
söylemektedir: Şafii (r.a.) kurbanlık hakkında şöyle demiştir: Sayıca az
olmakla birlikte, değerin çokluğunu, değeri az olmakla birlikte, sayının çokluğundan
daha çok severim. Köleyi hürriyetine kavuşturmakta ise değerin azlığı ile
birlikte sayının çok olmasını, sayının azlığı ile birlikte değerin çokluğundan
daha çok severim çünkü kurbanlıkta kasıt ettir, semiz olanın eti daha bol ve
daha hoştur, köleyi hürriyetine kavuşturmaktan maksat ise kişinin durumunu,
eksikliğini giderip kemale erdirmek ve onu köleliğin zilletinden kurtarmaktır.
Bir topluluğu bu şekilde kurtarmak, tek bir kişiyi kurtarmaktan daha
faziletlidir. Allah en iyi bilendir.
Hadisten
Anlaşılan Hükümler Hadisten çıkartılacak hükümlere gelince:
1-
Namazın vaktinde kılınmasına dikkat ve özen gösterilmesine teşvik vardır.
2-
Namaz adına ihtiyat ve vaktinde kılınması için eli çabuk tutmak özelliğinden
ötürü namazın ilk vaktinde kılınmasının müstehap olduğu buradan çıkartılabilir.
3-
Soru sorarken güzel bir üslup kullanmak gerekir.
4-
Müftü ve öğretmen kendisinden fetva soran yahut öğrettiği kimseye karşı sabırlı
olmalı, onun çokça soru sormasına ve açıklama istemesine tahammül
göstermelidir.
5-
Öğrenci hocasına yumuşak davranmalı, onun maslahatlarını göz önünde
bulundurmalı, ona şefkat göstermelidir çünkü (Abdullah b. Mesud):
Ona
daha fazla sormayışımın sebebi ona şefkat göstermemdi, demiştir.
6-
"Lev: Eğer" lafzını kullanmak caizdir çünkü "ona daha fazla
sorsaydım, o da bana daha fazlasını söyleyecekti" demiştir.
7
- Bir kimsenin meydana gelmemiş bir olay hakkında eğer olsaydı şöyle olurdu
diye haber vermesi caizdir çünkü Abdullah b. Mesud: Ona daha fazlasını
sorsaydım, o da bana daha fazlasını söyleyecekti, demiştir. Allah en iyi
bilendir.